Masonluğun dışa bağımlı olduğu sıkça dile getirilen bir suçlamadır. Dünyayı yöneten karanlık güçlerin bulunduğu ve bunların masonlarla ilintili olduğu hatta masonlardan emir aldığı zaman zaman dile getirilir. Komplo teorilerinin çok sık rastlanan bir uzantısı da, bu konularda araştırma izlenimi veren romanlar yazmak ve “en çok satan kitap” ödülleri alarak iyi para kazanmaktır. Her yıl Tapınak Şövalyeleri, ezoterik (içrek) örgütler, Ortaçağ söylenceleri, simya mucizeleri ya da dinlerin gizli yan kolları gibi konularda pek çok kitap çıkar ve bir şekilde Masonluk’la bağlantılar kurulmaya çalışılır. Bunlar sabun köpüğü gibi olsalar da, belleğimizde bazı izler bırakır. Kaldı ki, birinin öyküsü unutulmadan bir yenisi kitapçı vitrinlerini süslemeye başlar.
Masonluk, insanlaşma süreci de dediğimiz tarihsel gelişim sürecinde iz bırakmış olan bütün kültürlerin olumlu bulduğu yanlarını almış; tamamen insansal bir yaklaşım içinde, hep gelişime açık olarak yapılanmıştır. Masonluğun kurumsal olarak şekillendiği 18nci yüzyıl, Aydınlanma Çağı altyapısının belirginleştiği dönemdir. Masonluk’ta da bunun izlerini buluruz. Yukarıda sözünü ettiğimiz tapınak şövalyeleri, mistik örgütler, Ortaçağ, simya konulu çalışmalar, dinler ve gizli yan kolları genellikle 18nci yüzyıl öncesindeki tarihlere ilişkin olgulardır. Masonluğun kurumsallaştığı dönemde, bütün bunlardan yararlanılmış, hepsinin olumlu bulunan yanları yeni bir yapının taşları olarak kullanılmıştır.
Örneğin şövalyeliğin mertlik ve yiğitlik erdemi, içrek örgütlerin simgesel dil zenginliği ve usta çırak yöntemi, Ortaçağ sanatından kalma duyarlılık, simyacıların değişim ve gelişim anlayışı, mistik yapılanmalarda evrensel gerçeğe duyulan ilgi hep farklı boyut, yorumlama ve uyarlamalarla masonlar tarafından değerlendirilmiştir. Bu olgu, Masonluğun kendisinden yüzyıllar önce var olan bir başka kurumun eylemlerinden sorumlu olduğu anlamına gelmemelidir. Masonluk eski kurum ve arayışların mirasçısı değildir, her birinden aldığı olumlu yönleri bir yapı taşı gibi kullanarak yepyeni bir yapıt oluşturmuştur. Bu yönüyle Masonluk, tarihsel süreçteki kurumlara ya da onların günümüzdeki (varsa) uzantılarına bağlı değildir; sadece o kurumların kültürel değerleri, pek çok diğerleri gibi, bazı olumlu yönleriyle Masonluk’ta yer almıştır.
Masonluğun gelişim sürecinde farklı coğrafyalarda, farklı ilişkilerin yaşanmış olması kaçınılmazdır. Ayrıca Masonluk, tüm kültürlerin sadece iyi yönlerini almak istemiş olsa bile bunda mutlak bir başarıya ulaşabildiğini savunmak da zordur. Özellikle 18nci ve 19ncu yüzyıllarda pek çok kurum, görüş, örgüt, inanış ve politika Masonluğa egemen olmayı amaçlamıştır. Bireysel yanılgılar ve çıkar ilişkileri Masonluğu barış ve kardeşlik amacının dışına çekmeye çalışmıştır. Bunların bir kısmı da dönemsel olarak başarı sağlamıştır. 19ncu yüzyılın son çeyreğine girilirken masonların en çok şikayet ettikleri konu dinsel ve politik baskıların varlığıdır. Masonluğu kendine göre yapılandırmaya ve kendi dünya görüşüne bağlamaya kalkanlar çok olmuştur. Masonluğun yansız tutumunu sürdürmek isteyenler 1875 tarihinde Lozan’da bir araya gelmişler ve özgürlükçü görüşler içeren bir “İlkeler Bildirgesi” yayımlamışlardır. Buna göre, mason localarında din ve politika konularında övücü ya da yerici hiçbir söyleme asla izin verilmeyecek, Masonluğun yansız ve bağımsız tutumu sürdürülecek, bu şekilde evrensel gerçeklerden yana kimliği korunacaktır.
Bütün bunlara karşın geçen yüzyılın başlarında, pek çok ülkede olduğu gibi Osmanlı topraklarında da politika için Masonluğun kullanılması girişimleri olmuştur. Masonluk’tan beklenti ve eğilimleri doğrultusunda yararlanmak isteyen kişi ya da kuruluşlar, yüzyılın ilk çeyreğinde etkili olmaya çalışmışlar ancak çok kısa sürede gerçeğin aranışındaki yansızlık ilkesi, ulusal Masonluğa egemen olmuştur.
Ülkemizde Anglosakson yaklaşımının temel benimsemeleriyle uyumlu olan “geleneksel masonluk” ile bizim liberal görüşlü “özgür masonluk” anlayışımız farklı kurumsal yapılarda çalışmaktadır. Liberal kesimde bir de kadınlara özgü kurumsal yapılanma vardır ve tüm insanların barış ve mutluluğu için çalışmalarını başarıyla sürdürmektedir.
Tüm ulusal mason kuruluşlarına saygıyla yaklaşarak, biz sadece Özgür Masonlar Büyük Locası’nı, eş deyişle Büyük Mason Mahfili Derneği’ni, bu çalışma başlığı altında tanıtma hakkını kendimizde görüyoruz.
Biz Özgür Türk Masonluğu’nun temsilcisi olan Büyük Mason Mahfili Derneği; Türkiye dışında hiçbir ülkeye, hiçbir yerli ya da yabancı mason kuruluşuna, niteliği ne olursa olsun hiçbir açık ya da gizli örgüte hesap vermeyen, uzantısında olmayan, güdümüne girmeyen özgün kimliğimizle tam olarak ulusal, bağımsız, liberal ve özgürüz!
Masonluk Avrupa’da kurulmuş ve gelişmiştir. Doğal olarak Avrupa kültürünün ve özgürlük arayışının izlerini taşır. Masonluğun Osmanlı İmparatorluğu ve Türkiye Cumhuriyeti’ndeki yapılanması küresel ve yerel koşulların sosyal ve kültürel bir sonucudur.
Değişik koşullara bağlı süreçler, çeşitli ülkelerdeki mason kurumlarının niteliklerinde bazı farklılıklar geliştirmiştir. Yerelden evrensele ve evrenselden de yerele etkileşimlerin oluşturduğu birikimler, her konunun olduğu gibi Özgür Masonluğumuzun da zenginliğidir. Bununla birlikte bir mason kuruluşu olabilmek için, Masonluğun temel amaç, ilke ve yöntemleriyle uyum içinde bulunmak gerekir. Masonca niteliğin ve kurumsal kimliğin doğal gerekliliği olan bu uyum bir bağımlılık değil, mason olabilmenin, masonca ülküyü ve “düzen”i yaşatabilmenin ve yüzlerce yıllık gelenekleri sürdürebilmenin tartışılmaz koşuludur. Masonca düzen ile uyumlu kuruluşlar birbirlerini mason kuruluşu olarak tanır ve aralarında eşit düzeyde ilişkiler kurar. Türkiye’de Özgür Masonluk açısından bu ilişkilerde, hiçbir ülke ya da kurumun ayrıcalığı ya da egemenliği söz konusu değildir.
Türkiye’de Özgür Masonluk dünya Masonluğuna kapalı değildir. Avrupa Topluluğu’na uyum yasalarının Dernekler Yasası’nda ortaya koyduğu iletişim olanakları öncesinde bile, Büyük Mason Mahfili Derneği, cumhurbaşkanı ve başbakan tarafından da imzalanmış üçlü kararname ile yurt dışında yapılacak mason toplantılarına katılmaya ve yurt içinde uluslar arası toplantı yapmaya yetkiliydi. Özgür Türk Masonları özgün ve bilimsel çalışmalarıyla uluslar arası ortamda dünya masonlarıyla eşit düzeyde görüşlerini paylaşmaktadırlar. Bu paylaşımlar sadece düşünsel düzeydedir ve yerelden evrensele, öz eleştiriden eleştiriye kadar çeşitli açılımları içermektedir. Bu başı dik, gerçekçi ve onurlu tutumun ülkemize daha çok kazanım sağlayacağından kuşku duyulmamalıdır.
Özgür Türk Masonluğu bilimselliği yol gösterici olarak benimser. Gerçeklerin araştırılmasını, karanlıkların aydınlatılmasını gözetir. Gelişimden, aydınlıktan, haksızlıklara baş kaldıran insan onurunun ışıldamasından yanadır. Yabancı oluşumlara; ister mason, ister bir başka örgüt, kişi ya da ülke olsun saygılıdır ama asla bağlı değildir.
Büyük Atatürk’ün özdeyişiyle “Bağımsızlık bizim karakterimizdir!”