Bu bölümdeki sorular, Masonluk hakkında yalnızca özet bilgiler vermek üzere, bu kadarını yeterli bulacak olanlar için sitemize gelen sorulardan derlenerek hazırlanmıştır. Daha ayrıntılı bilgiler edinmek isteyenlerin yararlanabileceği başka kaynakçalar da vardır.

Bilgi Formu” köşemize göndereceğiniz özel sorularınıza da en kısa zamanda yanıt vermeye hazırız.

Masonluk hakkında internette birçok site bulabilirsiniz. Bunların çoğu yabancı mason örgütlerinin siteleridir.

Masonluğa karşıt görüşlere yer verilen siteler de vardır.

1. Bölüm

Masonluk nedir? “Masonluk” ne demektir?
Masonluk, kendine özgü bir kuruluşu ve bir örgütlenme şekli olan sosyal içerikli bir dernektir.

Masonluk, olgunlaşmak ve yetkinleşme yolunda ilerlemek isteyenler için düşünsel ve töresel, insancı (hümanist) nitelikli bir kurumdur.

Masonluk, tüm insanların ve tüm toplumların barış ve mutluluğunu amaçlayan, bu amaç doğrultusunda benimsenmiş ilkeler üzerine kurulu, evrensel bir dünya görüşüyle bireylerin bu yolda ilerlemelerini sağlamaya çalışan bir sistemdir.

Masonluk, öncelikle akıl verilerine dayanarak ve bilimsel yöntemlerle gerçekleri araştırma yöntemi ve sanatıdır.

Masonluk, bu amaçların gerçekleştirilmesine gönül vermiş, bu doğrultudaki ilkeleri içtenlikle benimsemiş, her biri “mason” olarak anılan kişilerin topluluğudur.

Fakat Masonluk tek başına bunlardan hiç biri değildir; bunların hepsi, hatta çok daha fazlasıdır.

Kimlere “mason” denir?
Masonluğun gelenekleri ve yöntemleri uyarınca kurulmuş ve çalışmalarını düzenli biçimde sürdüren mason kuruluşlarına üye olan kişilere “mason” denir. Düzenli mason kuruluşlarında yöntemince Masonluğa alınan kişilere; “aydınlanma töreni”, “tekris” ya da “inisiyasyon” adlarıyla bilinen bir katılım töreni yapılır. Geleneksel uygulamaları simgelerle yansıtan bu töreni başarıyla aşan her kişi “aydınlanmış” sayılır ve “mason” sanını kullanmaya hak kazanır.

“Masonluk” başka anlamlara da gelmez mi?
Mason sözcüğü, Batı dillerinde “duvarcı”, “duvarcı ustası”, “inşaatçı”, “yapıcı” gibi anlamları içerir. Masonluğun tarihsel köklerinde, bina yapan ustalardan oluşan “mason topluluklarının” önemli yeri vardır. Bu sözcüğün daha sonraları yapılanan mason dernekleri için de kullanılması sürdürülmüştür. Ancak, bedensel çalışan masonlar ile düşünsel çalışan özgür düşünceli aydınların birlikteliği günümüz Masonluğunu doğurmuş ve batı dillerinde genellikle özgür mason anlamına gelen “franmason” (freemason, franmaçon) sözcüğü kullanılır olmuştur. Günümüzde “mason” ya da “franmaçon” sözcükleri eş anlamlı olarak kullanılmaktadır. Türkçe’de salt “Masonluk” denilen şeyin karşılığında “Mason” ya da “Özgür Mason” sözcüklerini kullanabiliriz.

Aslında batı dillerindeki anlamlarından “yapıcı” sözcüğü Masonluğa çok uymaktadır. Masonlar, önce birikimleri ışığında özvarlıkları ile yüzleşerek kendi kendilerini, sonra da elde etmeyi amaçladıkları arınmış bilinç ışığında sosyal ortamı yeniden yapılandıran kişilerdir. Bu yeniden yapılanma evrensel değerler ve gerçeğin aranışı yönünde olmalıdır.

Ancak, değişim arayışı karşıtları da ayaklandırır. Masonluk, hep karşıtlarının suçlamalarına hedef olmuştur. Böyleleri, mason sözcüğünün anlamı ile de oynamakta bir sakınca görmemişlerdir.

Masonluğa bir olumsuz ön yargı ile bakanlar, masonları suçlayıp onları ve Masonluğu kamuoyunun gözünde küçük düşürmeye çalışanlar, sözlüklere bir takım başka karşılıklar da sokmuşlardır. Öyle ki; Masonluk, “kötülük”, “şeytanlık”, “düzenbazlık”, “çıkarcılık”, “dinsizlik”, “tanrıtanımazlık” ve bunlara benzer olumsuzluklarla özdeş tutulmuştur. Masonluğun ne olduğunu ve ne olmadığını bilmeyenlerce kötülenmesinde ya da çok kötü bir şey olduğunun sanılmasında, bir zamanlar kasıtlı olarak yapılmış bu mecazî tanımların etkisi vardır.

Masonluk neden bilinmez?
Bu kanı, tarih boyunca masonların kendilerine özgü birtakım bilgileri yeterince açıklamayışlarından ileri gelmiştir. Günümüzde, özellikle batı dünyasında, Masonluk oldukça iyi bilinir. Ülkemizde de her isteyenin bu konuda tüm ayrıntılarıyla bilgi edinebileceği yayınlar vardır.

Türkiye’nin de içinde bulunduğu bazı ülkelerde ise, herkesin elde edebileceği kitapların ve diğer yayınların çoğu ne yazık ki, Masonluğa karşı olumsuz ön yargılarla, masonlara yöneltilmiş çeşitli suçlamalarla doludur. Bunların amaçları Masonluğu doğru bir şekilde tanıtmak değil, yıpratmaktır; masonları kötülemek, hatta kamuoyunda Masonluğa karşı âdeta nefret beslenmesini sağlamaktır. Bu amaçla, bir yandan Masonluğun perde arkasında bir takım önemli şeylerin gizlenmekte olduğunu ileri sürerken, diğer yandan da gizli olan bu şeyleri bulduklarını ve açığa vurduklarını belirtip böbürlenirler.

Aslında bu durum batı ülkelerinde de yoğun olarak yaşanmıştır ve yaşanmaktadır. Sadece o ülkelerde Masonluğu nesnel olarak inceleyip kendi gerçekliği içinde kamuoyuna sunan pek çok yayın vardır. Araştırmacılar, bilimsel yöntemle hazırlanmış yayınları inceleyebilirler ve neyin doğru neyin yalan olduğunun belirleyecek temel bilgileri edinirler. Aralarında Türkiye’nin de bulunduğu kimi ülkelerde, Masonluk üzerine doğru bilgiler edinmek isteyen aydın bir kişi, yararlanabileceği yansız bir kaynak bulmakta güçlük çekmektedir. Bu kaynak kıtlığı bilinmeyen üzerindeki amaçlı yorumları ve gerçek dışı varsayımları körüklemektedir.

Masonlar neden Masonluğu anlatmazlar?
Masonluk bireysel gelişmeyi hedef alan bir kurumdur. Masonlar, bu toplulukta düşünsel birikim kazanıp, dış ortamdaki eylemleriyle yararlı işler yapmayı isterler. Masonluğun belirgin niteliklerinden biri de birlikte çalışmalarında var olan düşünce özgürlüğü ortamıdır. Bu ortamın ışığında oluşan aydın düşünce ürünlerini, bağnazlığın çoğu kez egemen olduğu dış ortama yansıtmak kolay değildir. Masonlaşma sürecinde kazanılan düşünce zenginliğini, o deneyi yaşamış olan bir masondan başkasının ilk bakışta anlaması da kolay değildir. Bu nedenle masonlar önceleri Masonluğu anlatmayı gereksiz bulmuşlardır. Sonra, gerek kendilerinin gerekse üyesi oldukları bu kurumun yanlış ya da kötü tanıtılması olgusuyla karşılaşınca, anlatmanın daha iyi olacağını kavramışlar, fakat oldukça geç kalmışlardır.

Masonluk hakkında ortaya öylesine yanlış ve kötüleyici savlar atılmıştır ki; masonlar içinde bulundukları ortamda kendilerini koruyabilmek için Masonluğu anlatmaktan kaçınmışlardır. Bununla birlikte, düşünce özgürlüğü ortamının yaygınlaşmasına bağımlı olarak, özellikle batı ülkelerinde masonlar çeşitli yollarla Masonluğu anlatmaya başlamışlardır. Kitaplar, konferanslar, halka açık oturumlar hatta medya yoluyla yapılan çalışmalar az da olsa görülmektedir. Sayfalarımızdaki bilgiler, bu yolda atılan somut adımların bir göstergesidir.

Masonluk uluslararası bir örgüt müdür?
Masonluk zaten tek bir örgüt değildir ki “uluslararası bir örgüt” olsun! Masonluğun amaçları ve ilkeleri evrenseldir; fakat bu durum mason derneklerinin ulusal (milli) birer kuruluş olmalarını engellemez. Her mason örgütü, kendi bulunduğu ülkede, o ülkenin yasalarına uyarak kurulmuştur ve tümüyle bağımsız olarak çalışır. Mason örgütleri tüm insanların barış ve mutluluğu ereğini benimserler. Ama, buna giden yoldaki çalışmalarını, yasal ve bağımsız ulusal kuruluşlar olarak kendi yöntemleri uyarınca sürdürürler.

Uluslararası mason örgütleri yok mudur?
Zaman zaman dünyada uluslararası nitelik taşıyan mason örgütleri kurulmuştur. Günümüzde de vardır. Fakat bunlar hiçbir zaman dünya çapında “otorite” olmamışlardır; böyle bir eğilim gütmemişlerdir. Uluslararası nitelikli mason örgütleri, ayrı ayrı ülkelerde çalışan ulusal mason örgütlerinin oluşturdukları iletişim ve dayanışma birlikleridir. Dünya Kızılhaç ya da Kızılay örgütlerinin ulusal Kızılhaç ya da Kızılay örgütlerine, hiçbir yaptırım gücü olmaksızın, sağladığı iletişim ve dayanışma bundan pek farklı değildir.

Masonlukta uluslararası bir otorite var mıdır?
Bazı mason örgütleri, İngiltere Birleşik Büyük Locası adını taşıyan örgütü Masonluğun dünya çapındaki üstün otoritesi olarak görürler. Bunun nedeni çağdaş anlamdaki Masonluğun tarihte ilk kez Londra’da örgütlenmiş olmasıdır. Bazı mason örgütleriyse bu görüşü kesinlikle benimsemez; hiçbir mason örgütünün “dünya çapında bir üstün otorite” niteliğini taşıyamayacağını savunurlar. Bu yüzden de İngiliz mason örgütü, uluslararası nitelikli her türlü örgütlenmeye karşı çıkar. Avrupa odaklı masonca yaklaşımda ise, ulusal mason örgütleri eşit düzeyde ve eşit önemde bağımsız kuruluşlardır. Uluslararası kuruluşlara üye olmaları halinde, her ulusal örgüt bir oyla temsil edilir.

Masonluk çok eski bir kuruluş mudur?
Kimileri çağımızdaki Masonluğun günümüzden altı bin yıl kadar önce doğmuş olduğunu söyler. Çünkü Masonluğun günümüzdeki ülküsü, uygarlığın bilinen en eski tarihinden beri vardır. Ancak bu ülkü, çağlar boyunca tek bir kuruluşun sinesinde değil, birbirlerinden çok farklı çeşitli kurum ve örgütlerde yaşatılmıştır. Çağımızın Masonluğunda bu eski kurumların birçok öğesi ile benzerlikler kurulabilir.

Orta Çağ ve sonrasında, Masonluk Avrupa’daki yapıcılık (inşaatçılık) mesleği ve sanatının adıdır. Orta Çağ boyunca Avrupa’da egemen olan Feodalite, tümünü köle saydığı halkın manastırlar dışında hiçbir ortamda örgütlenmesine göz açtırmamıştır. Bin yılı aşan bu dönem boyunca, günümüzdeki anlamına yakın olarak Masonluk, ancak birtakım başka adlarla anılan bilimsel ve felsefesel kurumların, ya da gizemci (mistik) nitelikli ekol ve tarikatların kapsamında görülebilir.

Bugünün Masonluğu, eski gizemci ekol ve tarikatların edilgin (pasif) olan ilkelerini ayıklayıp, öğretilerinde yer alan dogmaları da gidermiş, bunları yapıcılık mesleği ve sanatının etkin (aktif) ilkeleri ve çalışma sistemiyle birleştirmiş, sonra tümünü çağdaş, insancı (hümanist) bir dünya görüşü içinde yoğurmuştur. İlk örgütlenişi, 18. yüzyıl başlarında o sıralardaki ekonomik koşullar nedeniyle tarihteki kurumsal varlığının artık son aşamalarına gelmiş olan yapıcılık birliklerinin yeri alınarak sağlanmıştır. Masonluk bundan sonra bir değişim göstererek ilerlemiş, amaç ve ilkelerini belirginleştirerek evrenselleştirmiş, çalışmalarındaki anlatıyı çağdaşlaştırmış, örgütsel bakımdan dünyaya yayılmıştır.

Mason olan bir kişi daha sonra Masonluktan çıkabilir mi?
Masonluğa bir kez girilince bir daha çıkılamayacağı üzerine bir yaygın sanı vardır. Oysa bir mason, özgür bir insandır. Nasıl bir derneğe üye olabiliyorsa, üyelikten de ayrılabilir.

Masonluktan çıkmak iki şekilde gerçekleşebilir. Bunlardan biri, kendi dileğiyle ayrılması (istifa) durumudur. Diğeri, yükümlülüklerini yerine getirmediği için ya da tutum ve davranışlarının Mason Töresi’ne uymayışı nedeniyle, kendi buyrultusunun dışında, üyesi olduğu mason kuruluşu ile ilişiğinin kesilmesidir.

Ancak, herhangi bir mason örgütünde bir kez “mason” niteliğini almış olan kişi, isterse bu niteliği yaşamı boyunca korur. Hiç kimse, hiçbir kurum, hiçbir otorite, hatta onu üyelikten çıkaran örgüt bile, onun bu niteliğini kaldıramaz. Çünkü “mason” denilince, bu yalnızca bir unvan değildir; aynı zamanda bir niteliktir. Bu bireysel nitelik, yaka üzerine iliştiren bir rozet ya da rütbeyi göstermek üzere omuza takılan bir apolet ile benzeştirilemez; yetkililerce verilir ama sökülüp alınamaz.

Bölüm 2

Masonluk bir “gizli örgüt” sayılabilir mi?
Masonluk kesinlikle bir “gizli örgüt” değildir; “kapalı” bir kuruluştur. Yani mason örgütleri kendilerini gizlemez, birtakım gizli saklı işler yapmaz; ama “mason” olmayanlar mason kuruluşlarının çalışmalarına katılamaz. Bunun, yalnızca üye olanların girebildiği birçok derneğin çalışmalarına üye olmayanların alınmayışından pek farkı yoktur. Herhangi bir büyük şirketin yönetim kurulu toplantısına da ancak üyeler ya da özel davetliler katılabilir.

Kaldı ki, Masonluk gizli bir örgüt olsaydı, “yasal” olabilir miydi? Masonluk, bulunduğu ülkenin yasaları uyarınca kurulmuş, tüm kayıt ve hesapları denetlenen, tamamen yasal bir örgütlenme biçimidir.

Bir kurumun “gizli örgüt” sayılabilmesi için, onun gerek üyelerinin, gerek çalışma yerlerinin ve çalışma biçiminin, gerekse kurumsal yapısının hiç kimse tarafından bilinmemesi, bunların toplumdan saklı tutulması gerekir. Bunlar Masonluğa hiç de uymamaktadır.

Fakat bunu anlamayan ya da anlayamayanlar Masonluğun bir gizli örgüt olduğunu sanmışlardır. Bunun böyle sanılmasında, Masonluğa çeşitli bakımlardan saldırılarda bulunan ve Masonluğu kötü ve zararlı bir kurum gibi göstererek yıpratmak isteyenlerin, “gizli örgüt” savını da kullanmış olmalarının etkisi vardır. Masonluğun kendisine yapılan saldırılara ilke olarak yanıt vermemesi ve demagojilere girmemesi, karşıtlarının beslediği “bu tür asılsız suçlamaların bilgisiz kişilerin belleklerinde iz bırakabileceği” umudunu canlı tutmaktadır.

Mason örgütleri birer sivil toplum kurumu ya da “kamu yararına çalışan kurum” niteliğini taşır mi?
Bunu söyleyebilmek zordur. Çünkü bu nitelikteki dernek, örgüt ya da kurumların toplum içinde doğrudan kurumsal olarak gösterdikleri bir etkinlik vardır. Mason örgütlerinin etkinlikleri ise, genel olarak kurumsal değildir. Etkinlikler, içe dönük olarak kurumun çatısı altında yürütülür. Topluma yönelik etkinliklerde bulunulması, masonların bireysel girişimlerine bırakılmıştır. Her mason, Masonluktan aldıklarıyla içinde bulunduğu sosyal ortamda var olur. Etkinliklere katılır ve dolaylı olarak masonca birikimini yansıtır. Masonluk kurumu ise, sosyal ortamın güncel sorunlarıyla doğrudan ilgilenmez. Gerçi Masonluktaki çalışmalar sonunda kamu yararına yöneliktir; ama bu durum bir mason örgütünün bu niteliği taşımasına yetmez.

Masonluk, sivil toplum kurumlarında kamu yararına çalışmalar yapan bireylerden üyesi olanlara düşünsel donanımlar kazandırır. Ama, kendisi ne tam bir sivil toplum kuruluşudur ne de salt kamu yararına çalışan bir dernek.

Masonluğun bu tanımlarla uyumlu olmayışı, kendine özgü örgütlenme ve çalışma sisteminden ileri gelir.

Bölüm 3

“Dogma” nedir?
Doğruluğu tartışmasız bir biçimde kabul edilip onaylanan, her türlü eleştirinin dışında ve üstünde tutulan, her koşul altında kesin ve değişmez sayılan görüş ya da düşünceye dogma denir. Genellikle dinlerin “saltık gerçek” olarak ileri sürdükleri, hiçbir inceleme ya da araştırma yapmaksızın, akıl süzgecinden geçirmeksizin, karşıt görüş ya da olasılıkları göz önüne almaksızın, olduğu gibi inanılmasını önerdikleri ve istedikleri dinsel ilkeleri niteler.

Dogmalar yalnızca dinlere mi özgüdür?
Her neye, hangi görüş, bilgi ya da yargıya “kesinlik”, “değişmezlik”, “tartışılmazlık”, “eleştirilemezlik” gibi nitelikler bağlanacak olursa, bunlar birer dogma niteliği taşır. Bu olguya dinlerde daha sık rastlanmaktadır. Fakat dogma yalnızca dine özgü değildir. Aslında bilimsel nitelikli olması gereken bulgular ve bunlara ilişkin soruların yanıtları da kesin, değişmez, tartışılamaz ve eleştirilemez sayılırsa, birer dogmaya dönüşür.

Masonlukta dogmalara niçin karşı çıkılıyor?
Dogmalar, insanların birbirlerine ters düşmelerine, aralarında doğan çelişkiler nedeniyle çatışmalarına, giderek birbirlerini düşman görüp birbirlerine saldırmalarına yol açarlar. Karşıt dogmaları benimseyen insanlar, birbirlerine kin duyarlar. Dogmalarını her şeyin üstünde tutar, bunları koruyabilmek ve bunların üstünlüğünü sağlayabilmek için savaşırlar. Savaşlarını, karşıt dogmaların söylemine değil, doğrudan uygun görmedikleri dogmaları benimseyen insanlara yönlendirirler ve onları ortadan kaldırmaya girişirler. “Dogmalar; kaba güç, hoşgörüsüzlük, dar görüş ve bilgisizliğin yansımasına, evrimsel doğrultuda gelişme sağlanması yerine gerilemeye yol açarlar. Barışa ve esenliğe de engel olurlar”. Bu sonuç Masonluğun amaçlarıyla taban tabana zıttır.

Masonlukta hiçbir dogma yok mudur?
Kimi mason kuruluşlarının kendilerine özgü birtakım dogmaları yok değildir. Yöntemlerin tartışılıp sorgulanabildiği ortamlar, tartışılan konuda yeni benimsemeler kabul görünceye kadar eski uygulamalarını sürdürmek zorundadırlar. Aksi halde “düzen”den söz edilemez. Eğer herhangi bir ilke ya da yöntem “saltık biçimde değiştirilemez ve tartışılamaz” olarak niteleniyorsa, kavramın tanımı uyarınca bu bir dogma sayılır. İlke ve yöntemlerde değişmezliği savunan kimi mason kuruluşları vardır ve bu konudaki değişimi “özünden farklılaşma” olarak kabul ederler.

Bir kurumun varlığını sürdürebilmesi için, mutlaka belli bir amacı birtakım ilkeleri ve bir çalışma yöntemi olması gerekir. Bunlar zaman içinde özgürce sorgulanabiliyor, köklerinde var olan töresellik göz ardı edilmeden evrimsel doğrultuda yeniden yorumlanıyor ve ortak akıl gereğince alınan kararlarla geliştiriliyorlar ise, dogmatik yapı aşılmış demektir.

Mason kuruluşlarında amaç çok genel bir çerçeve içinde belirlenmiştir. “Tüm insanların barış ve mutluluğuna yönelik evrensel bir amaç, bu nesnel genişlik içinde bir dogmaya dönüşemez.”

Bu amaca giden ilke ve yöntemler de belirlenmiştir. Ancak, pek çok mason kuruluşunda bunlar günün koşulları doğrultusunda sorgulanır, tartışılır ve töresel öz güncel gereksinmeler uyarınca gelişime uğrarlar. “İlkelerdeki değişim, çağın düşünce yapısını değiştiren evrimsellik anlayışından esin alır.”

“Yöntemler ise, günlük uygulama gereklilikleri kapsamında ve daha sık olarak elden geçirilerek, yer yer değişime uğrayabilirler.”

“Dogma” ile “Batıl” aynı şey midir?
Batıl, aklın kabul etmediği ve gerçek ile hiçbir ilgisi bulunmayan bir kör saplantıdır. İki veya daha çok olay ya da olgu arasında imgesel (hayalî) bağlantılar kurularak oluşturulur. Batıl, bilim dışı bir kurgu ve akıl dışı bir inanıştır; değişmezliği değil, anlamsızlığı ön plandadır. Bu yüzden bir dogma değildir. Masonluk, batıl inançlarla da bağdaşamaz. Çünkü batıl inancın temeli bilimsel bilgi ve akıl değil, korku ve boş umuttur.

Ancak, akıl verileriyle ve bilimsel yöntemle bugün açıklanamayan her şeyin dogma ya da batıl inanç olduğunu söylemek de yanlıştır. Gelişim sürecinde evrimsel doğrultuda ilerleyen insanlık, eskiden kanıtlanamayan pek çok şeyi bugün aydınlatmıştır. Yarın ise, bugün kanıtlayamadığımız ve o nedenle dışladığımız bazı yaklaşımların özündeki gerçeğin açığa çıkmayacağını kim bilebilir? Orta Çağda büyücülük ya da şeytanlık ile özdeş tutulan ve öne sürenleri canlı canlı yakılmaya mahkum ettiren birçok yaklaşım, sonradan bilimsel açıklamalara kavuşmuştur. Gene eskiden deneyimli kişilerin insanlara bırakmış oldukları birçok yararlı öğüt, o zaman gerekçeleri açıklanmamış olduğu için birer batıl inanç gibi kalmıştır.

Masonlukta üzerinde durulan erdemler nelerdir?
Bunlardan çoğu, uygar toplumlarda birer “erdem” olarak benimsenmiş olan şu bireysel niteliklerdir: “İyilik, doğruluk ve dürüstlük, alçak gönüllülük, sabırlılık, yüreklilik (cesaret), yurtseverlik, çalışkanlık, görev duygusu, öz- veri (fedakârlık), direşkenlik (dayanıklılık), uyanıklık (teyakkuz), içtenlik (samimiyet), bağlılık (sadakat), yardımseverlik, sevecenlik (şefkat), insanseverlik, onur (haysiyet), tolerans ve hoşgörü.”

Bütün bunlar, insan olabilme arayışının da “olmazsa olmaz” değerleridir. Aslında, mason olabilmekle insan olabilmek arasında fark yoktur. Her birey insan olarak doğar ancak yaşamı boyunca eylemleriyle öznel kimliğini oluşturur. Ve ne yazık ki, tüm eylemleri, çoğu kez, insansal erdemlerle uyuşmaz. İnsan doğmak doğasal, insanca yaşamak bireyseldir.

Masonluk, bireyleri kendi yaklaşımı doğrultusunda olgunlaştırmaya ve bilgeliğe yaklaştırmaya çalışan bir gelişim sürecidir. Bilgeliğe ulaşılması ve gerçek mason niteliğine yaklaşılması, aslında “insan olabilmekten başka bir şey değildir.”

Bölüm 4

Mason örgütleri nasıl çalışır?
Masonluktaki çalışmalar, birbirlerine doğrudan bağlı olmayan birimler kapsamında yürütülür. Bu birimlerden her biri “Loca” olarak anılır. Localar kendi aralarında birleşerek federatif nitelikli bir örgütlenme oluştururlar. Böyle bir örgüte de “Büyük Loca” denir.

“Loca” sözcüğünün anlamı nedir?
Kökeni bakımından loca sözcüğünün sözlük anlamı aslında “dünya” ya da “evren” demektir. Masonlukta ise “en küçük mason birimi ve topluluğu” anlamına gelmek üzere kullanılır.

Locaların federasyonuna niçin “Büyük Loca” deniyor?
Tarihte birkaç bağımsız locanın bir araya gelerek kurdukları ilk mason örgütüne “Büyük Loca” denmiş. Sonra bu terimin çok sayıda locadan oluşan bir mason örgütünü nitelemek üzere kullanımı yerleşmiştir.

Büyük Localar arasındaki ilişkiler nasıl kurulur?
İki Büyük Loca karşılıklı olarak birbirlerini birer “düzenli bir mason örgütü” olarak tanırlarsa, aralarında masonca dostluk ilişkileri kurulabilir. Ancak, Masonluktaki “örgütsel düzen” kavramı üzerinde uyuşamıyorlarsa, böyle bir ilişki kurulamaz.

Masonlukta “düzen” hangi anlamda kullanılmaktadır?
Masonlukta düzen (intizam), “Masonluğun amaç ve ilkelerine, yasalarına, tüzüklere, yöntemlere ve geleneklere uygun bir tutum benimsemek ve buna göre örgütlenerek çalışmak” demektir.

Dünya yüzündeki çeşitli mason örgütlerinin benimsemekte olduğu yasalar, ilkeler, tüzükler, uygulamadaki yöntem ve gelenekler birbirine tam uymadığı için düzen kavramı üzerinde de aralarında uyuşmazlık görülmektedir. Kuşkusuz bu öğeler bir mason örgütünden diğerine farklıdır; çünkü her mason örgütü kendi çalıştığı ülkenin yasalarına ve töresine uyar. Bu konuda “tolerans” önemli bir etken olur. Eğer bir Büyük Loca bir diğer Büyük Loca’nın kendi benimsediklerinden farklı ilkelerini, yöntemlerini ve geleneklerini toleransla karşılayacak olursa, aralarında herhangi bir uyuşmazlık çıkmaz.

Locadaki çalışmalara ilişkin bilgiler hiç kimseye verilmez mi?
Bir locanın yapmış olduğu çalışmalar üzerinde ayrıntılı açıklama isteyebilecek iki organ vardır: Biri locanın bağlı olduğu Büyük Locanın yetkili organı, diğeri de devletin ilgili yönetsel ve yasal organlarıdır. Hem Büyük Loca hem de Devlet, gerektiğinde loca çalışmalarını denetleyebilir, toplantılardaki görüşmelerin ayrıntılarını inceleyebilir.

Toplantının yapıldığı yere niçin “mabet” deniyor?
Masonlukta kullanılan birçok simgesel (sembolik) sözcük, terim ve deyiş vardır. “Mabet” de bunlardan biridir. Masonluğa karşıt olanlar, salt bu terimin kullanımı nedeniyle Masonluğun bir din olduğunu ileri sürmüşlerdir. Oysa, Masonlukta bu terim dinsel bir anlam taşımaz; bir mason mabedi asla bir tapınak değildir; Masonlukta da tapınma yoktur.

Bu terim, burada yapılan çalışmaların, âdeta kutsallığa varır ölçüde yüce sayılması nedeniyle kullanılmaktadır. Nitekim, Masonluğun evrensel amacı da, gene simgesel olarak, “bir ülkü mabedinin yapımı” biçiminde dile getirilir. Bu deyiş ise, somut bir binayı değil, soyut bir tasarımı niteler. Masonların oluşturmayı erek edindikleri ülkü mabedi tüm insanları kapsayacaktır. Tüm insanların yaşadıkları ortam “dünya”dır. Daha da geniş bir açılımla “evren”dir. Masonlar, çalışarak geliştirmek istedikleri mabetlerini “evren” ile bir tutarlar.

Mason mabedi nasıl bir yerdir?
Bir mason mabedi, Masonluğun çeşitli somut simgeleriyle donatılmış, görevliler ve toplantıya katılanlar için belirli oturma yerleri ayrılmış bir salondur. Büyüklüğü gereksinmelere ve olanaklara bağlıdır.

“Sosyal yardım” yapılır mı?
Organize bir biçimde yoğun sosyal yardım çalışmaları yapan, toplum ve insanlık için yararlı girişimlerde bulunan localar da vardır. Fakat bunlar birer istisna sayılır. Çünkü Masonluk toplu eylem ve girişimde bulunan bir kurum değildir. Masonlar her toplantılarında yoksulları ve düşkünleri de gözetirler; ama sosyal yardımlaşma ya da toplumsal sorunlarla ilgili etkinliklerde bulunma türündeki çalışmalar, genellikle masonların bireysel girişimlerinin Masonluğa yansımasıdır.

Tüm bunlarla birlikte, bir mason örgütünün çalıştığı ülkede bir doğal afet ya da felaket ile karşılaşması durumunda, elbette o mason örgütü olanakları elverdiğince felakete uğrayanların yardımına koşar.

“Ezoterik Sistem” nedir?
Ezoterik, “apaçık olmayan” ya da “dışa kapalı ve kendi içine dönük” yani “içrek” demektir. Ezoterik bir kurum kendine özgü bir çalışma yöntemi ve öğretimi olan, öğretimini aşamalı olarak ve simgelerden yararlanarak veren, fakat kendi üyesi olmayan kimseleri çalışmalarına almayan bir kurumdur.

“Derece” terimi ne anlamda kullanılıyor?
Masonluktaki çalışmaların, birbirini izleyen gelişim aşamaları vardır. Bilgi ve ilerleme yeteneğine dayanan bu aşamalardan her birine “derece” denir.

Masonluktaki dereceler nelerdir?
İlk derece ÇIRAKLIK, ikinci derece KALFALIK aşamasıdır. Üçüncü dereceye geçen bir mason ÜSTAT olur. Bunların tümü “Simgesel Dereceler” olarak anılırlar. Bundan sonra gelen derecelere ise genel olarak “Yüksek Dereceler” denir.

Yahudilik ile Masonluğun ilişkisi nedir?
Masonluğa çeşitli nedenlerle karşıt olup Masonluğu kötü göstermek isteyenler, özellikle Türkiye’de, Masonluk ile Yahudiliğin özdeşleştiğini kanıtlamaya çalışmışlardır. Bunda, Araplar ile Museviler arasındaki sürtüşmenin bir “İslam-Yahudi” kavgasına döndürülmek istenmesi ve Masonluğun da bu arada yıpratılmasında fayda görülmesi etkin olmuştur. Bu savları ileri sürenler, mason ritüellerinin kapsamında yer yer “Tevrat” ile bağlantılı öğeleri kanıt diye öne sürerler. Ancak, gerek “Hıristiyanların Kutsal Kitabı’nın İncil’in yanında Tevrat’ı da içerdiğini” gerekse “Kuran-ı Kerim’de Tevrat’tan alınma birçok şey bulunduğunu” nedense görmezden gelirler.

Masonluğun öğretimi oluşturulurken birçok dinden ve felsefeden esinlenilmiştir. Üstelik bu öğretim özgün olarak Hıristiyan dünyasında oluşturulmuştur. Dolayısıyla, mason ritüellerinin kapsamında Tevrat ile bağlantılı öğelerin yer alması doğal bir olgudur.

Nitekim, Hıristiyan dünyasında Masonluğa karşıt olanların, Masonluk ile Yahudiliği özdeşleştirip kendi bilgisizliklerini ortaya dökecek türde saçma sapan bir girişimde bulundukları görülmemiştir. Gelişmiş batı ülkelerinde herhangi bir kuruma karşıt girişimlerde bulunulurken, önce çok ayrıntılı ve bilimsel bir araştırma yapılması, sonra da bu örgütleri gerçekten de zor duruma düşürebilecek, somut temeller üzerine kurulu suçlamalar oluşturulması yöntemi benimsenmiştir.

Öte yandan şu gerçeğin çok iyi bilinmesi gerekir: Yahudilik yalnızca bir din değildir. Yahudiler, inançlarının bir gereği olarak, kendilerini “Tanrı’nın seçkin kulları” olarak görür ve kendi içlerinde bir kapalı toplum oluştururlar. Bu yalıtımcı tutumları yüzünden, Avrupa’da 19. yüzyıl ortalarına kadar hiçbir mason locasına kabul edilmemişlerdir. Ancak bundan sonra, Masonluğa alınmaya başlanmışlar ve içlerinden bazıları kendi politik amaçlarının doğrultusunda mason localarını kullanmaya da çalışmışlardır. Eğer bu tarihsel gerçekler göz önünde tutulacak olursa, Yahudilik ile Masonluk arasında bir ilişki bulunmadığı anlaşılır.

Bunlara eklenebilecek bir gerçek daha vardır: Din bağnazlığı sadece İslâm ya da Hıristiyan dininde görülmez. Yahudi dininin de bağnazları vardır. Bunlar tüm insanların barış ve kardeşliğini değil, Tanrı’nın seçkin kulları saydıkları Yahudilerin gönencini öncelikli olarak gözetirler. Bunun Masonlukla bağdaşabilecek bir yönü yoktur. Bu nedenle, Masonluğun amaçları ve ilkeleri, Müslümanlıktan ve Hıristiyanlıktan çok Yahudiliğe ters düşer.

Bütün bu gerekçeler doğrultusunda, günümüzde İsrail, Masonluğun varlığını çok güç koşullar altında sürdürebildiği ülkelerden biridir.

Masonluğun Siyonizm’in emellerine hizmet ettiği yalan mı?
Her şeyden önce Siyonizm’in ne olduğunu bilmek gerekir.

Gerçek Siyonizm, kökeni 12. yüzyıla kadar uzanan Prieuré de Sion adlı bir gizli örgütün ülküsüdür. Bu ülkü, Kudüs’ün M.Ö. 5. yüzyılda Yahudi kabilelerinden kovulmuş olan Benjamin soyunun kalıtımını taşıyan birtakım Avrupalı kişilerin malı olduğu varsayımı üzerine kuruludur. Bu örgüt, yüzyıllar boyunca Avrupa’da birçok entrikaya karışmış, amaçlarına ulaşabilmek için çeşitli kurumları kullanmış, Masonluktan da yararlanmaya çalışmıştır. Eğer tarihte Masonluğun Siyonizm ile bir ilgisi olmuşsa, bu ancak yer yer ve zaman zaman bu gizli örgütün pek çok kurum ve kuruluş gibi, Masonluğu da kullanmaya kalkışmış olmasından ileri gelebilir.

Prieuré de Sion adlı bu örgüt, 19. yüzyıl sonlarında Avrupa’da ortaya çıkan Yahudi ulusçuluğu akımlarından da çok yararlanmış, hatta bu akımı destekler gibi görünmüştür. Böylece, Kudüs ve çevresinde bir Yahudi Devleti kurulmasını öngören ülküye de Siyonizm denmiştir. Karışıklık buradadır. İsrail’in bağımsız bir ülke olarak kurulup diğer ülkelerce tanınmasından sonra, bu anlamdaki Siyonizm sona ermiştir. Fakat Yahudilere karşı olanlar ve İsrail Devleti’nin varlığını bir türlü içlerine sindiremeyenler, bu ülkünün henüz sona ermemiş olduğunu ileri sürer ve bunu Masonluk ile de bağdaştırır.

Masonluğun amaçları ve ilkeleri göz önüne alındığında, bunların ne Siyonizm ne de bir başka ulusal ya da fanatik ülkü ile kesinlikle uyuşmayacağı, bu nedenle de Masonluğu hangi anlamında olursa olsun Siyonizm ile bağdaştırmanın kesinlikle yanlış olduğu görülür.

Kaldı ki, bugünkü çağdaş anlamıyla Masonluk 18. yüzyıl başlarında yapılanmıştır. Tarihte, Yahudi ulusçuluk akımlarının ortaya çıkması ve Kudüs’te bir Yahudi devleti kurulması ülküsü etrafında toplanılması yani “Siyonizm” 19. yüzyılın sonlarına denk düşer. Arada 150-200 yıl kadar bir fark vardır. Kudüs’te bir Yahudi devleti kurulması ise, 2. Dünya Savaşı sonrasına rastlar.

Bir konuyu öne sürerken, en azından basit tarih bilgisinden ve olayların tarih içinde dizilişinden yararlanmak gerekmez mi ?

Masonluğun Emperyalizme karşı tutumu nasıl olmuştur?
Masonluğun ilkeleri, her türlü doktrin ile çelişir. Böyle bir doktrin kimi insanların ve bazı toplumların yararına olsa da, bunu sağlamak için başka bir yerdeki insanlar eziliyor, başka toplumlar sömürülüyorsa, bu Masonluğun amaç ve ilkeleriyle taban tabana zıttır. Bu nedenle, aslında Masonluk hiçbir emperyalist eğilime destek olmaz. Bununla birlikte, tarihte, özellikle 19. yüzyılda, mason örgütlerinin yer yer bazı ülkelerin emperyalist emelleri doğrultusunda kullanılmış olduğu da yalanlanamaz. Bu tarihsel gerçek ve Masonluğun emperyalizme yatkın bazı Batı ülkelerinden yayılmış olması göz önünde tutulup, Masonluğa “emperyalistlerin maşası” suçlaması yöneltilmiştir. Böyle bir suçlama Masonluğun önemli bir bölümü bakımından haksız ve asılsızdır.

Türk Masonluğu niçin ve nasıl bölünmüştür?
Bölünmenin etkenleri olarak, 1964 ve 1965 yıllarında Türkiye Büyük Locası içinde geçmiş bazı olaylar gösterilmiştir. Hatta kamuoyunda Türkiye’deki Masonluğun ikiye bölünmüş olmasının nedeni “o sırada politikaya atılmış olan Süleyman Demirel’e, mason olduğu halde Masonluk ile ilgisi olmadığına ilişkin gerçek dışı bir belge verilmiş olmasının sonucu” olarak gösterilmiştir. Fakat bu iş o kadar basit değildir. Çünkü Türk Masonluğunun bölünmesi bu olayın üzerinden iki yıl kadar bir süre geçtikten sonra oluşmuş, bu süre boyunca daha birçok olay yaşanmıştır.

Bölünmenin temelinde, öteden beri “Liberal Masonluk” anlayışını benimsemiş olan Türk Masonluğu’nda bir değişim yapmak, İngiltere Birleşik Büyük Locası ile dostluk ilişkileri kurarak Türk Masonluğu’nu Anglosakson Masonluğu topluluğuna katmak düşüncesi yatar. Bu eğilimdeki masonlar, Büyük Locanın yönetimini ellerine geçirmişlerdir. Türkiye’deki yüksek dereceleri yöneten Yüksek Şûra buna şiddetle karşı çıkmış, birbirini izleyen birtakım olaylar doğmuştur. Özellikle Büyük Loca’nın genel kurul toplantılarında tartışmalar çıkmış, seçimler sorunlu bir tarzda sonuçlanmış, localar masonik nitelikli çalışmalar yapamaz olmuş, sürekli olarak öncelikle yönetsel konuların gündeme getirildiği huzursuz bir ortam doğmuştur.

Sonunda bir grup mason, Türkiye Hür ve Kabul Edilmiş Masonları Büyük Locası’ndan ayrılarak “Türkiye Büyük Mason Mahfili” adı altında yeni bir Büyük Loca kurmuşlardır. Yüksek Şûra da bu yeni kuruluşu desteklemiştir.

Ardından, bu kez Yüksek Şûra’dan ayrılan kimi masonlar da, bir diğer Yüksek Şûra kurmuşlardır. Liberal kalan eski Yüksek Şûra daha sonraları “Süprem Konsey” adını kullanmayı benimsemiş, 1966 yılında kurulan Türkiye Büyük Mason Mahfili de, 1992 yılından sonra “Özgür Masonlar Büyük Locası” adını kullanır olmuştur.

Türk Masonluğu’ndaki bölünmüşlük niçin giderilememiştir?
Günümüzde Türk Masonluğunun bölünmüş kalmasının nedeni artık ne bir çekişmedir ne de yönetimi elde tutma tasasıdır. Şimdi, bir yanda Anglosakson Masonluğu topluluğuna katılmış olan Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Büyük Locası ile Yüksek Şûra, diğer yanda ise Liberal Masonluk ilkelerini benimseyen Özgür Masonlar Büyük Locası ile Süprem Konsey vardır. Bu iki kanattaki mason örgütlerinin benimsedikleri amaç aynı, ilkeler ve yöntem ise farklıdır.

Türk mason örgütlerinin ilkelerindeki çelişkiler nelerdir?
Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Büyük Locası’nın görüşleri şöyle özetlenebilir: Düzenli bir mason örgütü, kökenini mutlaka İngiltere Birleşik Büyük Locası’na dayamış olmalıdır. Bunun için “düzenli” sayılan Büyük Localarca tanınmış bulunmalıdır. Düzenli Masonluğun ilkeleri uyarınca, “Tanrı’nın Yüce Varlık olarak kabul edilmesi”, “Ruhun Ölümsüzlüğünün benimsenmesi” ve “loca çalışmaları sırasında Kutsal Kitapların kürsü üzerinde açık bulundurulması” zorunludur. Birkaç masonun bir araya gelerek «Haydi bir masonik örgüt kuralım» deyip, bazı tüzükler, protokoller ve ritüeller hazırlayıp bunları uygulamaya girişmeleriyle muntazam bir masonik örgüt kurulamaz; böyle bir örgütün üyeleri “mason” sayılamaz. Spekülâtif Masonluğun oluşumu sırasında belirlenmiş olan bu geleneksel ve değiştirilemez kurallar, dünyadaki düzenli mason örgütlerinin bir çoğu tarafından benimsenmiştir.

Özgür Masonlar Büyük Locası’nın görüşleri ise şöyledir: Dünyadaki her özgür ve bağımsız Büyük Loca diğerine eşittir. Masonların vicdan özgürlükleri ortadan kaldırılamaz. Hiçbir örgütün, evrensel mason kardeşliğini kendi tekeli altında tutmaya hakkı yoktur. Masonluk, birtakım kesin, değişmez ve değiştirilemez olduğu söylenen ilkelere bağlanamaz; evrimsel doğrultuda ilerlemesine engel olan çağın gerisinde kalmış birtakım geleneklere tutsak edilemez. Masonlukta, değişik eğilimlere, farklı dinsel ya da bireysel inançlara, uygarlık tarihi boyunca ortaya konmuş olan çeşitli felsefesel ya da doktrinel görüşlere bağlı olabilen insanların, bir araya gelip birbirlerine kardeşçe bağlanarak, bir İnsanlık Ülküsü’nün gerçekleştirilebilmesi doğrultusunda çalışmaları öngörülmektedir. Herhangi bir ritte çalışan, herhangi bir mason örgütünün üyesi olan her mason, bireysel inançları her ne olursa olsun, tüm diğer masonların kardeşidir. Tüm mason örgütleri de bunu böyle benimsemelidir.

Türkiye’de kadın mason örgütü de var mı?
1991 yılından bu yana Türkiye’de kadınlar da “mason” olabilmektedir.

Bunun sağlanabilmesi için, 1980’li yıllarda, o tarihlerde Büyük Mason Mahfili adını taşımakta olan Özgür Masonlar Büyük Locası’nın üyelerinden bazılarının desteğiyle sık sık bir araya gelerek Masonluk üzerine bilgi edinme çalışmalarına başlayan kadınlar, 1989 yılında “Çağdaş Kardeşlik Dayanışma Derneği” adını taşıyan bir dernek kurmuşlar, bir geçici locada Masonluğa girip üstat derecesini aldıktan sonra bir araya gelip kendi bağımsız localarını oluşturmuşlardır. Bu locaların bir araya gelmeleriyle bir Büyük Loca kurulmuş, buna “Kadın Mason Büyük Locası” adı verilmiştir.

Kadın Mason Büyük Locası, daha sonra, kendine bağlı olarak çalışan başka localar da kurmuştur. Kuruluşundan bu yana düzenli olarak masonik etkinliklerini sürdürmektedir.

Nasıl Mason Olunur ? Masonluğa girmek çok zor mudur?
Masonluk, niteliği gereği, üyelerini özenle seçerek alan bir kurumdur. Bu nedenle Masonluğa girmenin çok zor olduğu düşünülebilir. Fakat öyle olursa, çevremizde pek az sayıda “mason” var demektir. Aksine, çevremizdeki epeyce mason varsa, bu kez de Masonluğa girmenin hiç de zor olmadığını düşünmemiz gerekir. İşin doğrusu, Masonluğa girmenin “zor” ya da “kolay” olarak nitelenmesinin yanlış olduğudur. Mason olabilmek için gereken bireysel nitelikleri olan ve isteyen her kişi Masonluğa girebilir.

Masonluğa alınacak kişilerde ne gibi nitelikler aranır?
Bir mason kuruluşuna üye olmak isteyen kişinin her şeyden önce bu konuda herhangi bir baskı ya da zorlama altında olmaması gerekir. Aday, salt kendi özgür buyrultusuyla “mason” olmayı istemelidir.

Her mason örgütünün tüzüklerinde, localara üye olarak alınabilecek kişilerin ne gibi nitelikler taşımaları gerektiği belirtilmiştir. Bu zorunlu nitelikler, hem ilgili mason derneğinin bulunduğu ülkenin yasaları, hem de ilgili Büyük Loca’nın benimsediği Masonluk anlayışı uyarınca, bir diğer mason örgütünün öngördüğü koşullardan yer yer bir takım farklılıklar gösterebilir. Bununla birlikte, bir mason adayında aranan temel nitelikler şöyle sıralanabilir:
• Ergin yaşta (21 yaşını tamamlamış) ve özgür insan olması;
• Uygar haklara sahip bir kişi olması;
• Masonluğun öğretimini anlayabilecek düzeyde yeterli eğitim ve öğrenim görmüş bulunması;
• Loca çalışmalarına katılmasını engelleyebilecek türde önemli bir hastalığı, bir ruhsal ya da sinirsel rahatsızlığı ya da bedensel sakatlığı olmaması;
• Derneğe giriş ödentisini, sonra yıllık ödentileri sıkıntı çekmeden karşılayabilecek yeterli ekonomik gücünün bulunması;
• Üyesi olacağı locada toplantılara düzenli bir şekilde katılma olanağı bulunması;
• Masonluğun ilkelerine, çalışma kurallarına ve yöntemlerine, ilgili derneğin tüzüklerine, locaların ve yetkili organların kararlarına uymayı kabul etmesi.

Kadınların “mason” olamayacaklarını öngören mason örgütlerinde, “erkek olmak” bu niteliklerin en başında gelir. Her masonun belirli bir dinsel inancının olmasını zorunlu gören örgütlerde de, bu niteliklere “inanç koşulu” eklenir.

Gerekli niteliklere sahip herkes mason olabilir mi?
Masonluğun çok eskiden kalma geleneklerinden biri uyarınca; bir kişinin yalnızca “mason” sıfatını almasının düşünülmesiyle yetinilmez. Mason olacak kişinin, Masonluğun amaçları doğrultusunda, ilkeleriyle uyumlu bir şekilde gelişip ilerleme yeteneği göstermesi de öngörülür. Dolayısıyla, belirtmiş olduğumuz nitelikler, Masonluğa girebilmek için “gerekli” sayılır; ama “yeterli” değildir. Masonluğa girecek bir adayın birtakım töresel niteliklere de sahip olması gerekir. Fakat bu nitelikler, bir mason derneğinin tüzüklerinde ayrıntılı bir biçimde yazılı olarak bulunamaz; çünkü bunlar, kişilerin değer yargılarına bağlı niteliklerdir. Bir mason adayının Masonluğa kabul edilip edilmemesine karar veren loca üyeleri, bunları, gerek Masonluktaki deneyimleri gerekse kendi görüş ve eğilimleri uyarınca göz önünde tutarlar.

Masonluğa girmek isteyen, fakat hiçbir tanıdığı bulunmayan bir kişi ne yapar?
Masonluğa girmek isteyenin çevresinde, genellikle “mason” olan bir kişi vardır; ama o, tanıdıkları arasında kimlerin mason olduğunu bilmemektedir. Bu konuda onlara soru da yöneltemeyeceği için, bu durum bir çıkmazdır.

Bununla birlikte, günümüzün olanakları, Masonluğa girmek isteyen bir kişinin mutlaka önceden tanıdığı masonların bulunmasını zorunlu tutmakta değildir. Bunu içtenlikle isteyen kişi, mason derneklerinin adresini bulabilir, yürekliyse gidip kapıyı çalarak “Önce beni tanıyın, uygun bulursanız önerirsiniz” diyebilir. İnternet aracılığıyla iletişim sağlayıp dileğini iletebilir. İyi niyetli olduğu anlaşılırsa, gerekli tanışmalar sağlanır.

Önerilen herkes kabul edilir mi?
Öneri, ilgili locanın toplantılarının birinde gündeme alınarak görüşülür. Kimi zaman, bundan önce aday hakkında bir “ön soruşturma” da yapılır. Öneri uygun bulunursa adaydan Masonluğa girmek istediğini belirten bir başvuru dilekçesi alınır.

Adayın Masonluğa girme başvurusu da yine aynı locanın gündemine alınarak üzerinde görüşülür ve oylama yapılır. Kabul edilmeyebilir. Kabul edilirse, locanın bağlı olduğu Büyük Loca’nın tüzükleri uyarınca yürütülmesi gereken birtakım yönetsel işlemler vardır. Örneğin adayın kimlik bilgileri askıya çıkarılır. Hiçbir itiraz yapılmazsa, aday hakkında “soruşturma” (tahkikat) yapılır. Bunun için, adayı tanımayan birkaç mason görevlendirilir. Bu kişilerin aday hakkında verecekleri raporlar da locanın gündemine alınarak görüşülür. Tüm bu aşamalar boyunca işlemlerin ertelenmesi ya da adayın başvurusunun geri çevrilmesi (reddedilmesi) söz konusu olabilir.